İZMİR HABERLERİ
İzmir
Açık
21°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
İZMİR
00:00:00
İkindi vaktine kalan
Ara
MENÜ

Komedi Türü Yok Mu Oluyor? Neden Bozuldu?

YAYINLAMA:

Eskiden bir dizi ya da film komedi etiketi taşıyorsa, izleyici olarak beklentimiz basitti ama güçlüydü: Gerçekten gülmek. Üstelik bu gülme, sadece yüzeysel bir kahkaha değil; bazen bir kelime oyunu, bazen zekice bir gönderme, bazen de karakterlerin insani zaafları üzerinden kurulan ince mizahla gelen, düşündürürken güldüren bir tatmin haliydi. Ne yazık ki son yıllarda bu beklenti giderek karşılıksız kalmaya başladı. Komedi türü, her ne kadar üretim anlamında hala aktif olsa da içerik bakımından ciddi bir irtifa kaybı yaşıyor. Dizilerde ve filmlerde komedi artık daha çok gürültüye, abartıya, kaba şakalara ve tekrar eden esprilere dayandırılıyor. İncelik yerini sığlığa, gözlem yerini ezbere, yaratıcılık ise yerini sosyal medya esprilerinin beyaz perdeye taşınmasına bırakmış gibi görünüyor.

Bu kötüleşmenin birçok sebebi var, ama en temel sorunlardan biri mizahın hızla tüketilen bir içeriğe dönüşmesi. Dijital platformlar, sosyal medya ve kısa video trendleri, komediyi "anlık reaksiyon" alma temeline oturttu. Gülmek için saniyeler içinde bir tetikleyiciye ihtiyaç duyuyoruz ve bu da içerik üreticilerinin derinlemesine mizah inşa etmek yerine, çabuk etki yaratan ama kalıcılığı olmayan esprilere yönelmesine neden oluyor. Zekice yazılmış bir diyalog ya da olay örgüsü yerine, bağırarak yapılan bir şaka, düşme sahnesi ya da bilinçli şekilde yapılmış absürtlükler komedi sayılıyor. Seyirci artık sabırsız; bir sahneye birkaç saniye içinde gülmezse ilgisini kaybediyor. Bu da komedi yazarlarını hızlı, kolay ve garantili şakalara yöneltiyor.

Bir diğer ciddi mesele ise klişeleşmiş karakter kalıplarının artık fazlasıyla tahmin edilebilir hale gelmesi. Eski komedilerde karakterlerin bireysel tuhaflıkları, olaylara verdikleri özgün tepkiler mizahın kaynağıydı. Bugün ise aynı tip karakterler, aynı espri biçimleriyle sadece yüz değiştirmiş versiyonlar olarak karşımıza çıkıyor. Saf ama iyi niyetli karakter, aşırı ciddi patron, işgüzar yan karakter ya da "tuhaf" diye tanımlanabilecek kişi... Bunlar yıllardır o kadar benzer biçimde işlendi ki artık şaşırtmıyor, dolayısıyla güldürmüyor. Zaten komedi gücünü çoğu zaman sürprizden alır. Seyirci bir sahnenin nasıl biteceğini önceden kestirebildiğinde, mizah etkisini yitirir.

Ayrıca, komedinin toplumsal dokuyla olan ilişkisinde de önemli bir değişim yaşanıyor. Mizah, toplumsal eleştirinin en güçlü araçlarından biri olabilirken, bugün bu güç çoğu yapımda ya hiç kullanılmıyor ya da son derece yüzeysel bir biçimde ele alınıyor. Rahatsız etme, düşündürme ya da sorgulatma amacı güden mizah yerini daha steril, risksiz ve "herkesin izleyebileceği" kadar nötr bir anlayışa bıraktı. Bu da doğal olarak komediyi köreltirken, yapımları birbirine benzetiyor. Komedi artık sivri değil; pürüzsüz, risksiz ve çoğu zaman suya sabuna dokunmayan bir anlatıya dönüşmüş durumda.

Komedinin bu haliyle kötüleşmesinde yapımcıların ve platformların izleyici kitlesi korkusu da büyük rol oynuyor. Kimse bir şaka yüzünden izleyici kaybetmek istemiyor. Bu da "herkese hitap etme" çabasıyla, gerçek anlamda bir mizah dili oluşturmanın önüne geçiyor. Oysa iyi bir komedi, her zaman herkesin hoşuna gitmeyebilir. Ama bir kimliği, bir dili, bir duruşu vardır. Bugün bu dil neredeyse kaybolmuş durumda. Şakalar evrensel olmaya çalışırken sıradanlaşıyor, karakterler herkese sempatik gelmeye çalışırken özgünlüklerini yitiriyor.

Eski komedilere dönüp baktığımızda, izleyicinin o yıllarda çok daha fazla düşündüğünü, bağ kurduğunu ve karakterlerin gelişimini takip ettiğini fark ediyoruz. Oysa şimdi dizi ya da film başlarken, izleyiciye karakter tanıtmak yerine, doğrudan esprilerin bombardımanına giriyoruz. Çünkü artık karakter gelişimi değil, “şaka yoğunluğu” önemli. Bu da hikâyeyi yüzeyselleştiriyor. Hikâyesi olmayan, sadece birbirini takip eden komik sahneler dizisi haline gelmiş yapımlar, bir süre sonra kendini tekrar etmeye başlıyor. Ve en kötüsü: Unutuluyor. Kalıcı bir etki bırakmayan mizah, kısa ömürlü bir tebessümden öteye geçemiyor.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *