Özgür Akademi: Bilimin, Laikliğin ve Toplumun Güvencesi

Eğitim, çağdaş ve demokratik bir toplumun temel taşıdır. Üniversiteler, sadece meslek edindiren kurumlar değil; aynı zamanda bilimsel araştırmaların yapıldığı, düşüncenin özgürce üretildiği ve topluma yön veren eleştirel aklın geliştiği merkezlerdir. Ancak Türkiye’de son yıllarda yükseköğretime yönelik müdahaleler, akademik özgürlüğü, üniversitelerin özerkliğini ve laik bilim anlayışını ciddi şekilde tehdit etmektedir. Bu yazıda Türkiye’de üniversitelere yönelik müdahaleleri tarihsel bir perspektifle ele alacak, dünyadan özgür akademi örnekleri sunacak ve Eğitim-İş olarak yükseköğretim politikalarımıza dair çözüm önerilerimizi paylaşacağız.
Türkiye’de Üniversite Müdahaleleri, Akademik Özgürlük ve Laiklik
Türkiye’de üniversiteler, 1980 darbesinden bu yana sistematik olarak merkezi otoritenin baskısı altına alınmıştır. 1981 yılında kurulan Yükseköğretim Kurulu (YÖK), üniversiteleri siyasi iktidarın denetimine açarak akademik özerkliği büyük ölçüde sınırlandırmıştır. 2016’daki darbe girişimi sonrası ilan edilen olağanüstü hâl döneminde ise yüzlerce akademisyen KHK’lerle ihraç edilmiş, birçok üniversiteye kayyum rektörler atanmıştır.
Bu süreçte yalnızca akademik özgürlük değil, üniversitelerin laik ve bilimsel eğitim anlayışı da hedef alınmıştır. Evrim teorisi gibi bilimsel konular ders müfredatlarından çıkarılmış, dini referanslarla bilim karşıtı görüşler eğitim sistemine entegre edilmeye çalışılmıştır. Üniversitelerin bağımsız düşünce üretme işlevi zayıflatılmış, liyakat yerine ideolojik sadakat esas alınarak akademik kadrolar belirlenmiştir.
Özellikle Boğaziçi Üniversitesi’ne 2021 yılında kayyum rektör atanması, akademik özerkliğe ve laik üniversite anlayışına yönelik en büyük müdahalelerden biri olarak tarihe geçmiştir. Öğrenciler ve akademisyenler bu atamaya büyük tepki göstermiş, akademik özgürlüğün, bilimsel eğitimin ve demokratik katılımın önemini bir kez daha gündeme taşımıştır. Benzer süreçler birçok üniversitede yaşanmış, akademisyenler üzerinde baskılar artmış ve eleştirel düşünceye ket vurulmuştur.
Üniversiteler, bilimsel bilginin üretildiği ve paylaşıldığı alanlardır; bu nedenle herhangi bir siyasi veya dini grubun akademik yapıyı kontrol etmesi kabul edilemez. Üniversiteler, cemaatlerin, tarikatların ve siyasi grupların etkisinden arındırılmalı, bilimsel tarafsızlık esas alınmalıdır. Üniversitelerin özgür, katılımcı ve laik yapısı korunmadığı sürece bilim üretimi ve akademik ilerleme sekteye uğrayacaktır.
Üniversite Cübbesi ve Akademik Bağımsızlık
Üniversite cüppesinde, hakimlerde olduğu gibi düğme yoktur. Talimat almaz, özgürce fikirlerini ve bilimsel yaklaşımını korur. Bu sembol, akademik bağımsızlığın ve tarafsızlığın bir göstergesidir. Üniversiteler, bilim üretme ve eleştirel düşünce geliştirme görevlerini yerine getirirken hiçbir baskıya boyun eğmemelidir. Bilim insanları, özgür iradeleriyle hareket edebilmeli ve siyasi ya da dini müdahalelerden bağımsız olarak araştırmalarını sürdürebilmelidir.
Dünyada Akademik Özgürlüğün ve Laik Üniversite Modelinin Durumu
Dünyada birçok ülke, üniversitelerin bağımsızlığını garanti altına alarak akademik özgürlüğü ve laik bilim anlayışını temel bir ilke olarak benimsemektedir. Örneğin, Almanya’da üniversiteler federal ve eyalet düzeyinde özerk yönetim anlayışıyla şekillenir. Rektör seçimleri üniversitelerin akademik kurulları tarafından yapılır ve siyasi müdahale en aza indirilmiştir. Almanya’da laiklik ilkesi üniversitelerde sıkı bir şekilde korunur, bilimsel yöntemler esas alınır ve dini ideolojilere akademik alanda yer verilmez.
Fransa’da üniversiteler, bilimsel ve yönetsel özerklik ilkesi çerçevesinde faaliyet gösterir. Laiklik, Fransız eğitim sisteminin temel ilkelerinden biridir ve üniversitelerde dini referanslı eğitim anlayışına yer verilmez. Aynı şekilde Hollanda’da üniversiteler bağımsız yönetim anlayışıyla idare edilmekte ve hükümetin müdahalesi en aza indirilmektedir. İsveç’te ise üniversiteler, kamu kaynaklarıyla desteklenmekle birlikte akademik özgürlükleri ve bilimsel tarafsızlıkları anayasal güvence altına alınmıştır.
Amerika Birleşik Devletleri’nde özerklik ilkesi, üniversitelerin finansal ve yönetsel bağımsızlığını sağlarken, akademisyenlerin düşüncelerini özgürce ifade etmeleri konusunda anayasal güvenceler sunmaktadır. Ancak en önemlisi, bu ülkelerde üniversiteler bilimsel yöntemi esas alarak, akıl ve deney yoluyla bilgi üretmeyi sürdürmektedir. Dünya genelinde yükseköğretim alanında başarı gösteren ülkelerin ortak noktası, akademik özgürlüğü, laik eğitimi ve katılımcı yönetim modellerini esas almış olmalarıdır.
Türkiye’de de bu modelin benimsenmesi, üniversitelerin daha demokratik ve verimli bir şekilde yönetilmesine katkı sağlayacaktır. Akademisyenlerin, öğrencilerin ve çalışanların üniversite yönetiminde etkin rol alması; bilimsel üretimin, eğitim kalitesinin ve laik eğitimin güçlenmesine doğrudan etki edecektir.
Eğitim-İş’in Yükseköğretim Politikaları ve Çözüm Önerileri
Eğitim-İş olarak yükseköğretimde akademik özgürlüğün, bilimsel üretimin, laik eğitimin ve kamusal eğitimin güçlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu doğrultuda sunduğumuz temel çözüm önerileri şunlardır:
• YÖK’ün Kaldırılması ve Üniversitelerde Demokratik Yönetim: Üniversiteler özerk bir yapıya kavuşturulmalı, rektörler ve yöneticiler akademik kurullar ve bileşenler tarafından seçilmelidir.
• Akademik Özgürlüğün ve Laik Eğitimin Anayasal Güvence Altına Alınması: Akademisyenlerin düşüncelerini özgürce ifade edebilmesi sağlanmalı, bilim karşıtı ideolojik baskılara ve keyfi ihraçlara son verilmelidir.
• Parasız ve Kamusal Yükseköğretim: Eğitim hakkının bir ayrıcalık değil, temel bir hak olduğu bilinciyle tüm öğrencilere eşit erişim sağlanmalıdır. Bilimsel eğitim, piyasacı anlayışın ve ideolojik yönlendirmelerin dışında tutulmalıdır.
• Bilimsel Araştırmalara Daha Fazla Kaynak Ayrılması: Türkiye’nin bilgi toplumu olabilmesi için bilimsel araştırmalara daha fazla bütçe ayrılmalı, akademisyenler desteklenmeli ve bilimsel eğitim teşvik edilmelidir.
• Öğrenci Katılımının Güçlendirilmesi: Üniversite yönetimlerinde öğrencilerin söz sahibi olması sağlanmalı, karar alma süreçlerine etkin katılımları garanti altına alınmalıdır.
• Laik Eğitim İlkelerinin Güçlendirilmesi: Üniversitelerde bilim dışı ve dogmatik yaklaşımlara karşı durulmalı, bilimsel düşüncenin ve özgür eleştirinin gelişimi teşvik edilmelidir.
• Üniversitelerde Dini ve Siyasi Yapıların Etkisini Sonlandırma: Tarikatlar, cemaatler ve siyasi gruplar üniversitelerden tamamen uzak tutulmalı, akademik yönetimlerin bağımsızlığı sağlanmalıdır.
Özgür, laik ve demokratik üniversiteler, yalnızca akademisyenler ve öğrenciler için değil; toplumun tamamı için bir gerekliliktir. Türkiye’nin aydınlık geleceği, bilime dayalı, özgür ve çağdaş bir yükseköğretim sistemiyle mümkündür. Eğitim-İş olarak, akademik özgürlüğü, laik eğitimi ve demokratik üniversiteleri savunmaya devam edeceğiz.
Dr. Metin Akbulut
Eğitim İş İzmir 4 No.lu Yükseköğretim Şube Eğitim ve Basın Sekreteri