Ramazan Sofrasında Kriz Var!

Türkiye ekonomisinin halini anlamak için TÜİK verilerine, Merkez Bankası raporlarına bakmaya gerek yok. Çıkın çarşıya, pazara... Bir sahur sofrası kurmaya kalkın, gerçeği gözlerinizle görün.
11 ayın sultanı Ramazan’a girdik. Sofraların bereketlenmesi gereken bu günlerde, enflasyon sağ olsun, bırakın bereketi, sahurda sahanda yumurta yapmak bile lüks oldu!
Hani asgari ücrete zam geldi ya... Hemen ardından memur ve emeklilere de ‘müjde’ verdiler. Ama zamlar, enflasyon canavarına yakalanmadan cebe bile girmedi! Bekar bir çalışanın aylık yaşam maliyeti 30.206 TL’ye çıktı. 4 kişilik bir aileyi düşünelim: Tek çalışan var ve maaşı 22.104 TL. Şimdi birileri anlatsın, bu aile nasıl geçinecek?
Market raflarında fiyatlar sürekli değişiyor, etiketleri takip etmek zor. Yumurta tanesi 5.75 - 6 TL arasında. Eskiden 30’lu koli almak sıradandı, şimdi insanlar tek tek yumurta alıyor. 1 koli yumurtanın 170-200 TL olması, sadece bir kahvaltılık kalemin bile cep yaktığını gösteriyor. Sahur sofrasında zeytin, peynir, domates, salatalık ve ekmek olsun deseniz, günlük maliyet 400-500 TL arasında. 30 güne vurduğunuzda 12 bin TL’yi buluyor. E oruç tutmanın amacı nefsi terbiye etmek, aç kalanın halini anlamaktı değil mi? Ama aç kalan asgari ücretli... Sofrasına koyacak lokmayı düşündükçe sahurda tok yatıyor!
İftar mı? Onu hiç sormayın. Sahur maliyetini hesaplayınca, iftar için bütçe kalmadı zaten!
Ama asıl trajikomik olan ne biliyor musunuz? TBMM’de milletvekilleri, ‘Maaşımız yetmiyor’ diye dert yanıyor. 72 bin TL maaş alan vekilin yetmeyen maaşı, asgari ücretliye, memura, emekliye nasihat olarak dönüyor: ‘Tasarruf yapın!’
Gerçekten mi? Ekmeğin fiyatı her ay değişirken, kira ev sahibinin vicdanına kalmışken, doğalgaz faturası korku filmi senaryosu gibi gelirken neyin tasarrufu?
Milletvekilleri, bir asgari ücretlinin ya da emeklinin evine bir gün misafir olup iftara katılsa, belki o zaman anlardı. Ama nerde... Onlar için hayat başka, halk için başka.
İşin daha vahim tarafı, alım gücü her geçen gün düşerken, çözüm olarak sunulan formüller ya geçici ya da etkisiz. Düşük faiz politikaları, enflasyon karşısında maaşları eriten zamlar, geçim sıkıntısını çözmekten çok öteliyor. İnsanlar artık 'Bugün değilse yarın nasıl geçineceğim?' diye düşünüyor.
Büyük şehirlerde kiralar asgari ücretin üstüne çıkmışken, mutfak masrafı maaşın büyük kısmını yutuyorken, su, elektrik, doğalgaz faturaları gelmeden endişe yaratıyorken, çözüm ne? Halkın alım gücü yükseltilmeden, enflasyon kontrol altına alınmadan, yapılan maaş artışları kağıt üzerinde kalmaya mahkûm.
Özetle, Ramazan sofraları eskiden bereketin, paylaşmanın simgesiydi. Şimdi ise bütçe hesaplarıyla kuruluyor. Ne diyordu replikte? ‘Ağam, bizle eğleniyor…’