KELİMELER VE ÇİZGİLER

YAYINLAMA:

Dursun, beş çocuğu ile birlikte gittiği lunaparkta, tüfek atışı yapıp bütün hedefleri vurunca büyük bir oyuncak ayı kazanmış. Çocuklarına dönüp;” Kim, annenuze karşılık vermiyor, her dediğuni yapıyor pakalum ?” diye sormuş ve eklemiş “ İşte pu oyuncak ayi onun olacak!”

Çocuklar önce sessizce birbirlerine bakmışlar ve sonunda küçük Temel durumu kabullenip cevap vermiş;” Tamam papaciğum, oyuncak ayi senundur!”

Bizim çocukluğumuzda pek fazla oyuncağımız olmazdı. Az sayıda oyuncakla, çok sayıda çocukla oynardık. 

2,5 liralık top dediğimiz plastik toplar vardı. Patladı mı atmazdık. Aramızda para toplayıp yenisi alır eskisini de yarısına kadar kesip üstüne geçirirdik. Bu yöntem hem yeni topun çabuk patlamasını önler hem de iki kat kalın olduğu için bize daha bir futbol topu olmuş gibi gelirdi.

Motosikletli genç olamadık hiçbir zaman.  Ama çemberlerimiz vardı. Kısa bir sopa ile boyumuzdan büyük çemberleri sürerdik. 10, 15 çocuk birden yola çıktık mı (Hemen telaşlanmayın yoldan günde en fazla üç beş araba geçerdi.) Harley Davidson çetesi gibi hissederdik kendimizi. Ya da sokak içine yerleştirdiğimiz taşların arasından çemberlerimizi sürerek geçip, değme birer slalomcu oluverirdik, hiç Uludağ’a gitmeden.

Bulduğumuz yuvarlak taşlardan güllelerimiz olurdu. Beton dökülmüş tenekelerden halterlerimiz. Tenekesini halter yapıp pazılarımızı güçlendirmekle kalmazdık, tenekenin kapağı da kalkanımız olur ve o ‘güçlü ‘pazılarımızla tuttuğumuz tahta kılıçlarımızı tamamlardı.

Bildiğiniz sokak çocuklarıydık yani. Bütün oyunlarımızı sokakta hep birlikte oynardık.

Sonra daha süslü oyuncaklar çıktı ortaya.

Temel, bu kez İstanbul’da torunu Fadime’ye oyuncak almak için büyük bir mağazaya girmiş ve Barbie bebek fiyatlarını sormuş.

“Şunun adı Barbie spora gidiyor fiyatı 1000 Lira.” demiş satıcı.

Ve devam etmiş; Şu Barbie alışverişte, şu Barbie diskoda, şu Barbie yüzüyor ve onların fiyatı da 1000 lira.

Bunun adı ise Barbie Boşandı ve fiyatı 25.000- Lira ''. 

       Temel şaşırıp sormuş; “Neden sebep hepisinun fiyatu 50 lira da Barbie Boşandu 25.00-Lira?”

“Çok basit efendim!” demiş satıcı “Çünkü boşanmış Barbie ile birlikte Ken'in evini, arabasını, yazlığını ve donuna kadar her şeyini de alıyorsunuz!”

Evet, bizler çocukluğumuzda görmediğimiz için, bu süslü oyuncakları aldık kendi çocuklarımıza.

Sokakta değil evde oynamaya başladı çocuklarımız. Belki, biraz da bu yüzden daha az paylaşır oldular oyunlarını ve oyuncaklarını. 

Dedim ya biz, oyunların, oyuncakların ve insanların daha ‘organik’ olduğu dönemlerde yaşadık. Çok fazla oyuncağımız yoktu. 

Belki de o yüzden oldum olası kelimelerle oynamayı çok sevdim.  

Örneğin O, T, P harflerinden TOP yapıp, bir şutta cam da kırabilirdik POT yapıp bir kelime ile pot da…

Rahmetli babam bize oyuncak değil ama Küçük Ansiklopedi ve Büyük Türk Sözlüğü diye iki güzel hediye almıştı. 

Herhalde. oyuncaklarla değil kelimelerle oynama alışkanlığımı bu iki kitaba borçluyum. Hala başucumda dururlar, sayfalarının arasında tahta kılıçlarımı, 2,5 Liralık toplarımı saklayarak. 

        Kelimeler...
Kelimeler maden ocağıdır. 
İyi bir roman ise elmas...
Ancak, usta bir elden çıkmış bir şiir, kesilip işlenmiş bir roman yani;
PIRLANTADIR. 

       Yazısız karikatür de çizim sanatının şiiridir bence.  
        Nasıl ki bazen 500 sayfalık bir romana sığdıramadığınız bir konuyu, bir şiir de. birkaç mısraya sığdırabilirseniz, aynı şeyi yazısız bir karikatürde, birkaç çizgiye sığdırabilirsiniz. 
       Örnek mi?
        Eşim Nalan Hanım’a, ilk kez;” Seni seviyorum!” dediğimde, “Seninki yaz aşkıdır.” demişti. 
       Kırk yıl kendimi ispatladıktan sonra şu iki mısrayla cevap vermiştim Nalan Hanım’a;
“Sen bana yaz aşkı dedin,
      Bak ben sana aşkı yazdım.”

Daha ciddi bir örnek isterseniz, büyük usta Nazım Hikmet, demokrasiden, eşitlikten, özgürlükten yana olan hepimizin yaşam felsefesini sığdırmış birkaç kelimeye:

“Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine, bu hasret bizim…’
         En beğendiğim yazısız karikatürlerden ikisini de paylaşıyorum sizinle. Teşhis ve tedavi gibi, şiir gibi iki karikatür. 
        Birincisi, teşhisi koyan, Sayın İzel Rozental’ın bir karikatürü. 
        İkincisi, tedaviyi gösteren Sayın Marco De Angelis karikatürü. 
         Sayfalarca yazıya hiç gerek bırakmamışlar!
         Ve bir cümle ile ne çok şey anlatmış Che Guevera;
     “Gülmek devrimci bir eylemdir!”
        Hayatınızdan şiir, karikatür, yüreğinizden sevgi, yüzünüzden tebessüm eksik olmasın!
         Her şeye rağmen!
                       

Av. Ulvi PUĞ
(Yazar & Şair)
 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *