Ara
MENÜ

Gerçekliği Kaybolan Hisler

YAYINLAMA:

21. yüzyılda en çok yaşanan şeylerden biri insanların aşkı hissetmek isteyip onu sadece paraya, görünüşe ya da kendine yakışan insanlarla aşk yaşayacağına inanmalarıyla devam ediyor. Aşk yaşayabilenler ise toplumun diğer kesimleri tarafından tuhaf karşılanıyor ve sahte bulunuyor.

Günümüzde aşk, ne yazık ki maddiyatın ve tüketim kültürünün gölgesine düşmüş durumda. Aşkın en saf hali, iki insanın duygusal bağ kurarak birbirlerine karşı duyduğu derin sevgi ve bağlılık iken, modern toplumda bu bağ giderek daha çok dışsal unsurlarla tanımlanıyor. Lüks hediyeler, pahalı tatiller, gösterişli kutlamalar ve sosyal medyada paylaşılan "mükemmel" anlar, aşkı somutlaştırmaya çalışan birer araç haline gelmiş. İnsanlar, gerçek duygusal bağları inşa etmektense, daha çok aşkı dışarıya, başkalarına gösterebilecekleri biçimlere dönüştürüyorlar. Bu durum, ilişkinin özünden uzaklaşılmasına neden oluyor ve insanlar, birbirlerine olan duygusal bağlılık yerine, aşkı maddi bir gösteriş haline getiriyorlar.

 Bu maddiyatlaşan aşk, aynı zamanda duygusal bağları da zayıflatıyor. Aşk, yalnızca hissedilen bir duygu olmalıdır, ancak günümüzde çoğu kişi hissetmek yerine yaşadığı ilişkiyi dışarıya yansıtmaya odaklanıyor. Sosyal medyada paylaşılan pozlar, "aşk dolu" kutlamalar ve gösterişli hediyeler, insanların duygusal dünyalarını değil, yalnızca dış dünyaya nasıl göründüklerini ön plana çıkarıyor. Bu da aslında aşkın içsel bir deneyim olma özelliğini kaybettiriyor. İnsanlar, ilişkilerinde anlamlı ve derin bir bağ kurmaktan ziyade, "aşk"ı başkalarına kanıtlamaya çalışıyorlar. Sonuç olarak, gerçek bir duygusal bağ kurma ve hissetme yerine, aşkın yüzeyine odaklanılmış oluyor ve bu da insanları duygusal boşlukla bırakıyor.

 Zaten günümüzde bir şeyler hissedemeyen bir sürü insan var, sadece hissetmeye çalışıyorlar ve hissediyormuş gibi yapıyorlar fakat başaramıyorlar. Artı olarak da günümüzde sosyal medyada insanların sürekli olarak aşk kelimesini kullanıp tuhaf şeylerden bahsetmesinden kaynaklı insanların o hisse karşı da düşünceleri değişip duruyor. Ne inanıyorlar ne de yaşayabiliyorlar, ekonomiden kaynaklı aşkı gerçekten yaşayan insanlar evlenmek istese de evlenmeleri zorlaşıyor. Ne de olsa düğün masrafları en ucuzundan 1 milyon tl. Maalesef ki her bakımdan yaşayan insanlar için de zor, yaşayamayanlar için de o hissin gerçekliği sorgulayıcı. aşk kelimesi, hızla değişen çağın etkisiyle, bireylerin istediklerini hemen elde etme arzusuyla da ilişkilendirilmeye başlandı. "Aşk" artık, bir hedefe ulaşmak ya da bir boşluğu doldurmak için tüketilen bir şey olarak görülüyor. İnsanlar, ilişkilerde anlık tatmin peşinde koşarken, duygusal derinlikten ve bağlılıktan uzaklaşıyorlar. Bu da, aşkın anlamını kaybetmesine ve sadece geçici bir duygusal heyecan haline gelmesine yol açıyor. Aşk, tarih boyunca insanın en değerli duygusal deneyimlerinden biri olarak kabul edilirken, günümüzde daha çok bir tüketim aracı ve başkalarına gösterilen bir yaşam biçimi haline gelmiş durumda. Bu evrim, aşkın ruhsal ve duygusal boyutunun giderek eridiğini ve yerine hızla geçici hazların ve sosyal onaylanmanın geçtiğini gösteriyor.

  Hisler zaten yaşanamıyorken toplumun dejenere olmasıyla bu aşk duygusu da nasibini aldı. Geçmişte gördüğümüz saf duygular artık gerçekten geçmişte kaldı.
 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *