Bağımsızlığımızın Dünü, Bugünü ve Yarını

“Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir” demişti Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 23 Nisan 1920’de. Bugün hâlâ aynı bağımsızlık mücadelesini, bu kez farklı cephelerde veriyoruz. Cephelerin adı değişiyor, ama düşman aynı: Milletin iradesini yok saymak.
Bakın…
İmralı Notları, Şehit Analarının Gözyaşına Değer mi?
Türkiye’nin kırmızı çizgisi bellidir: “Terörle müzakere olmaz, mücadele olur.” Ama gelin görün ki, son günlerde yeniden dolaşıma sokulan “Öcalan ile görüşmeler yapılıyor” iddiaları artık bir vakıadır; öyle üç kuruşluk dedikodu değil. İmralı heyetiyle fotoğraflar verilmesi, silah bırak çağrıları ve kapalı kapılar ardında detayını kimsenin bilmediği görüşmeler. Yıllardır evlatlarına sarılamayan ve kokusunu alamayan şehit annelerine ne diyeceğiz peki? 20 yaşında tabutla gelen evlatlarına “Vatan sağ olsun” diyen annelere, Öcalan’ın mecliste konuşma ihtimalini nasıl anlatacağız? Yahu bu ülke teröre 45 yıldır evlat veriyor! Kundakta can veren bebekler, sokakta şehit edilen öğretmenler... Bu millet “barış” adı altında, “katil” ile tokalaşmaz arkadaş!
İBB Başkanı’na Kumpas mı Kuruldu?
Ekrem İmamoğlu hakkında açılan soruşturma… Diploma tartışması, MASAK raporları, tutuklama kararları... Ekrem İmamoğlu’nun avukatlarının açıklamasına göre ifade tutanaklarında ve sorulan sorularda, “Delil dedikleri şey, içi boş dosya. Delil yok. Delil diye dosyaya gizli tanık ifadeleri konmuş. Bu şahitler mış-muş-miş-duydum gibi ifadeler kullanarak dosya içi doldurulmaya çalışılmış.” “Bu Boş Dosyada bir MASAK raporu var ki içler acısı.” “Usulsüzlük var” denmiş. Gerçek mi? Banka kredisiyle alınmış, dekontlarla ispatlanmış. Yani her şey usulüne uygun.
Diploma İptali Meselesi…
Ortada tebliğ edilmiş gerekçeli bir karar yok. Dolayısıyla idare mahkemesine kararın iptali için iptal davası açılamıyor. Ama burada bir garabetlik var o şu “Ekrem İmamoğlu’nun diploması şu an için geçerli.”
Peki, bu dava neyin davası? Amaç ne?
Amaç belli: 2028’e giden yolda, halkın umut bağladığı ismin önünü kesmek. “Çünkü biliyorlar… Bu milletin kimi sahiplendiğini onlar da çok iyi biliyor.” Ve bu uygulamalar… Birer korku refleksi ile alınmış kararlardır. Korku büyüyor. Çünkü değişim yaklaşıyor. Mitinglerde gaz, Mahkeme salonlarında avukatlara: “Sus.” İstanbul’dan Samsun’a yayılan miting dalgası… Ne yazık ki, “demokrasi şöleni” olması gereken buluşmalar, biber gazı ve copla bastırılıyor. Gazeteci gözaltında… İş insanı kelepçede… Kadınlar sürükleniyor… Gençler yerlerde… Öğretmen sürgünde… Bu ülkenin başına ne geldiyse zaten bu “gaz” yüzünden geldi! Tarih tekerrür ediyor ama millet artık eski millet değil. Gençler akıllı. Z kuşağı, bu tiyatrolara bilet almıyor.
CHP: Karanlığa Karşı El Feneri
CHP’nin yaptığı boykot çağrıları karşılık bulmuş durumda. Özgür Özel’in duruşu, “Ben bu kavgada varım” diyen bir lider duruşudur. İmamoğlu’nun arkasında dimdik durması, Atatürk’ün partisine yakışır şekilde cesurcadır. Ve Samsun mitingi… Daha ne olsun? Mustafa Kemal, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak bastığında da arkasına “ya istiklal ya ölüm” çağrısını emir telakki eden halkını almıştı.
Bugün de aynı coğrafyada, “özgürlük” diye haykıran binlerce genç aynı gerçeğin peşinde.
Özgür Özel’in Samsun’dan verdiği mesaj nettir:
“Bu yol, Kuvayı Milliye’nin yoludur!”
SON SÖZ: 23 Nisan ve 19 Mayıs’a Giderken…
23 Nisan Geliyor…
O kürsülere çocuklar çıkacak. TBMM’de Çocuk Meclisi toplanacak. Meclisin duvarında ne yazıyor. “Egemenlik Kayıtsız şartsız Milletindir.” O çocuklar hangi egemenlikten bahsedecekler ve biz büyükler hangi yüzle çıkacağız onların karşısına? Bir yanda terörle flört edenler öbür yanda özgürlük isteyen gençlere gaz sıkılmasını emredenler…
19 Mayıs
19 Mayıs’ta yine Samsun diyeceğiz ama o gençlerin içinde umut kalmamışsa, o tören neye yarar?
Ezberletilmiş şiirler, gösterişli konuşmalar… Hepsi bir illüzyon olur. Unutma sevgili okur… “Ya istiklal ya ölüm” bir tarihi slogan değildir. Bu, bu toprakların kaderini yazan iradenin ta kendisidir.
Ve o irade bugün hâlâ dimdik ayaktadır: Biz İzmirliyiz. İzmirli susmaz… Çünkü İzmir, direnişin ta kendisidir. Çünkü İzmir, 9 Eylül’dür! 15 Mayıs’tır! Çünkü İzmir 23 Nisan’dır. İzmir 19 Mayıs’tır. İzmir 9 Eylül’dür. İzmir 29 Ekim’dir. Ve unutma… Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ne diyordu: “Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin … Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.” İşte bu anlayışa tam da şimdi ihtiyacımız vardır. Hem 23 Nisan’ın kürsüsünde… Hem 19 Mayıs’ın meydanında… Hem de vicdanımızın tam ortasında.