Yanıyoruz! Ama Kimse "Benim Yüzümden" Demiyor…


İzmir yanıyor.
Aliağa’dan başladı, Seferihisar’a, Menderes’e, Gümüldür’e, Özdere’ye sıçradı. Şimdi Buca, Selçuk, Ödemiş, Çeşme…
İzmir neredeyse bir haftadır alev alev.
Ve biz hâlâ “klasik yaz yangını” diye bakıyoruz bu felakete.
Hayır!
Bu yangın “klasik” değil.
Bu yangın organize ihmalin, ranta tapan düzenin, sus pus olmuş kurumların, doymak bilmeyen şirketlerin, birbirine göz kırpan siyasetin eseridir.
Ormanlarımızı yakıyorlar kardeşim!
Ve bunu kaza süsüyle örtüyorlar.
Vali çıkıyor önce “insan eliyle çıktı” diyor.
Ardından birden bire fikir değiştiriyor: “Elektrik hatlarındanmış.”
Yani suçlu vatandaşken, bir anda suçlu TEDAŞ oluyor.
Ama TEDAŞ da yok ortada, çünkü yıllar önce özelleştirildi.
Elektrik dağıtımı, bakımı, onarımı özel şirketlerin insafına kaldı.
O şirketler de “para gelsin de ne olursa olsun” kafasında.
Hatlar bakımsız, orman içinden geçen direklerin altı diken çalılıkla dolu.
Ama denetleyen yok.
Çünkü o şirketlerin sahibi olan holdinglerin Ankara’da çok güçlü dostları var.
Vatandaş faturayı öderken üç kuruşu hesabından çekilirken
Bu şirketler milyarlarca kâr açıklıyor.
Ve işte o milyarlar, bugün İzmir’in alevlerinde yanıyor.
Ama tek yanansa orman mı sanıyorsunuz?
O ormanda doğan kaplumbağa, ilk kez kanatlanan serçe,
Çam kozalaklarıyla dolu sincap yuvaları,
Tarlasında zeytin eken köylü,
Hepsi kül oldu.
Yanan bir ağaç değil. Yanan, bu ülkenin vicdanı.
Şimdi soruyorum:
Bunca yangında bir tane sorumlu görevden alındı mı?
Bir şirketin lisansı iptal edildi mi?
Bir kamu görevlisi hesap verdi mi?
Cevap: Hayır.
Çünkü bu ülkede sorumlular koruma kalkanıyla dolaşıyor.
Suçu ya vatandaşa, ya doğaya, ya da “talihsizliğe” atıyorlar.
“Allah’tan geldi” diyen bile çıkıyor.
Hayır beyler, bu Allah’tan gelmedi.
Bu sizin ihmallerinizin, açgözlülüğünüzün, doymak bilmeyen kar hırsınızın sonucudur.
Bu, vatandaşı unutan, doğayı sadece maden sahası olarak gören sistemin eseridir.
Ve İzmir halkı…
Size de bir çift lafım var.
“Sahip çıkıyoruz” dediğiniz ormana ne kadar sahip çıktınız?
Yanan alanların üzerine yapılacak villalar, oteller için ne zaman sesinizi yükselteceksiniz?
Mangal yaktığınız ormanda yangın çıkınca “kader” deyip geçmeyi ne zaman bırakacaksınız?
Artık yeter.
Yangın söndürme uçağı olmayan,
İhalesiz iş alan,
Denetlenmeyen şirketlere teslim olmuş bir ülke bu.
Ve biz de bunun bedelini ormanlarımızla, ciğerlerimizle, geleceğimizle ödüyoruz.
Bu yazı bir isyan çağrısıdır.
Bu yazı, sadece ağaçlar değil, adalet de yanıyor diyenlerin sesidir.
Unutmayın:
Sustumuz her yangın, bir sonrakinin kıvılcımıdır.
Susarsak, hepimiz yanacağız!