Türkiye son yıllarda AB, ABD ve Ortadoğu denkleminde pozisyon alma çabasında bulunurken; ekonomik sorunlar ve artan seçmen baskısı karşısında ciddi düzeyde ikilem içerisinde yol bulmaya çalışıyor. Ukrayna Savaşı, Suriye krizi, Ege sorunu, ABD seçimleri, yargı bağımsızlığı ve son olarak İsrail’in Ortadoğu’da yayılmacı politikaları nedeniyle artan otorite kriziyle de mücadele etmek zorunda. Türkiye hem iç hem de dış politikada kritik bir dönemden geçerken, dünya da benzer şekilde önemli değişimlere tanıklık ediyor. Bu karmaşık ve dinamik ortamda, siyasetin nabzını tutan ve halkın sesi olan milletvekilleri, önemli bir rol üstleniyor. CHP Malatya Milletvekili Sayın Veli Ağbaba görüşlerini, değerlendirmelerini ve çözüm önerilerini paylaştı.
Onurcan Kurtay: Sayın Ağbaba, yoğun gündem içerisinde değerli vaktinizi ayırdınız öncelikle bu konuda teşekkür ediyoruz. Son dönemde Santorini kriziyle gündemdeki yerini koruyan deprem karşısında Türkiye yakın dönemde çok ciddi risk altında. 6 Şubat depremlerinin üzerinden iki yıl geçti. Sizce hükümetin afet yönetimi, depremzedelere sağlanan destek ve kentsel dönüşüm politikaları yeterli oldu mu? Deprem bölgesi ve ilgili süreci yakından takip eden bir vekilimiz olarak bu süreçle ilgili değerlendirmeleriniz nelerdir?
Veli Ağbaba: Malatya örneğinden yola çıkarak bu sorunuza cevap vermek istiyorum. Malatya ve Elazığ merkezli 2020 yılında bir deprem oldu. Depremde Malatya’nın iç kesimlerini de etkilendi. Sonra 6 Şubat depremi oldu. 6 Şubat depreminde de iktidarın bu konuyu ciddi yönetemediği ortaya çıktı. Şöyle ki; eğer 2020 depremindeki uyarıları, depremin uyarısını hükümet ciddiye alsaydı, binaların denetimini yapabilmiş olsaydı Malatya’da da bu kadar yıkım olmazdı. Maalesef uyarıyı ciddiye almadılar. Ağır hasarlı binaları az hasarlıya çevirdiler. Kağıt üzerinde çevirme ile bina sağlamlaşmıyor. Ciddi hatalar oldu. Deprem Türkiye’nin bir gerçeği. Depremle ilgili hem İstanbul hem de İzmir’de önlem alınmadı. İzmir de bir deprem bölgesi. 30 Ekim 2020 depremi İzmir’e de bir uyarıda bulundu. Hem yerel yönetimlerin hem de iktidarın bu konuyu ciddiye alması lazım. İzmir, İstanbul deprem bölgesi. Bu konuda çok hızlı bir şekilde önce binaların kontrol edilmesi lazım. Sonrada bu binalar depremde yıkılacaksa buralar hızlı bir şekilde boşaltılıp yıkılması lazım. İzmir, kentsel dönüşümün en zayıf ilerlediği illerden bir tanesi. İktidar kentsel dönüşüm konusunda Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin önünü açmıyor. 1999 yılından beri toplanan deprem vergileri de amacına uygun kullanılmıyor. Kısaca hükümet hem deprem sürecini iyi yönetemedi hem de Türkiye’nin deprem ülkesi olması gerçeğiyle yüzleşemedi. Bu konuda hem yerel yönetimler hem de iktidarın tedbir alması lazım. Depremin bir başka boyutu da; deprem oluyor, insanlar baş sağlığı diliyor, Türkiye ayağa kalkıyor; yardım gönderiyor ama bir tane kamu görevlisi ceza almıyor. Bu da önemli bir durum. Eğer ceza alsalar imar ruhsatı veren belediye de Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı çalışanları da bu konuda daha dikkatli olur. Ama maalesef deprem yaşandığı şehirlerde ciddiye alınmıyor. Sonrasında da salınıyor. Böyle bir konuyla da hükümet ilgilenmiyor, dikkate almıyor.
EKONOMİK ÇÖKÜNTÜYÜ ARTIRIR
Onurcan Kurtay: Ekonomik kriz derinleşirken, hükümetin uyguladığı ekonomi politikalarının toplum üzerindeki etkisini nasıl yorumluyorsunuz? Bu krizden çıkış için muhalefet nasıl bir yol haritası sunmaktadır?
Veli Ağbaba: Toplum nasıl etkilendi bu ekonomik krizden? Fakir daha fakir oluyor, yoksullaşıyor. Zengin daha da zenginleşiyor. Türkiye’nin %5’i Hollanda gibi, İsveç gibi yaşıyor. %80’i Bangladeş gibi, Hindistan’daki varoş semtler gibi yaşıyor. 20 milyon insan şu anda sosyal yardımlara muhtaç yaşıyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın verilerine göre 20 Milyon kişi sosyal yardım almadan hayatını sürdüremiyor. Burada tabi Türkiye’nin çok büyük kamu kaynakları yandaşlara aktarılmaya devam ediyor. Maalesef, 2018’de fiili olarak başlayan tek adam sistemi bunun aslında sebebi. Bu durumu çözmek için öncelikle bu tek adam sistemini değiştirmek gerekiyor. Denetlemenin olduğu yargının bağımsız olduğu bir ülke yaratmak lazım. TÜSİAD Başkanı’nın polis eşliğinde gözaltına alındığı bir ortamda kimse ülkeye yatırım da yapmaz. Bu çöküntü de devam eder. Maalesef hem dünyada beşinci en yüksek enflasyona sahip olmak hem de dünyada en yüksek faize sahip olmak yoksulluğu da ekonomik çöküntüyü de arttırır. Ülke bir an önce bu anlayıştan kurtulmak zorunda. Çünkü dünya güven duysun. Hem ekonomiye hem demokrasiye güven duysun. Maalesef demokrasi de askıya alındı. Diktatörlüğün olduğu bir ortamda bu ülkenin de düzelmesi mümkün değil.
Onurcan Kurtay: TÜSİAD yönetimine yönelik gözaltılar ve iş dünyasına yönelik baskılar hakkında ne düşünüyorsunuz? Türkiye’nin demokratikleşmesi ve hukuk devleti ilkesinin güçlenmesi için nasıl bir ekonomik yönetim anlayışına ihtiyaç var?
Veli Ağbaba: Türkiye’de bir faşizm var. Sivil topluma bir mesaj veriliyor; Osman Kavala üzerinden. İş dünyasına mesaj veriliyor; TÜSİAD üzerinden. Sanatçılara mesaj veriliyor. Hala gezi üzerinden tutuklamalar yapılıyor. Türkiye’de bir faşizm var. AK Parti ve MHP’ye oy verenler de dahil. Ülkede yargı bağımsızlığının olmadığını ifade ediyor. Yapılan anketlerde %82 gibi büyük bir oran ‘Bu ülkede yargı bağımsızlığı yok’ diyor. Ülkede yargı bağımsızlığını sağlamak lazım. Güçler ayrılığı ilkesine oturtmak lazım. Yasama, Yürütme ve Yargının tam olarak birbirinden bağımsız olması lazım.
DIŞ POLİTİKADA ZİG-ZAGLAR
Onurcan Kurtay: Muhalefet partilerine yönelik baskılar ve ifade özgürlüğü konusundaki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? 2025 Türkiye’sinde demokratikleşme adına en acil reform ihtiyacı nedir?
Veli Ağbaba: Yapılması gereken şey adaleti sağlamak, yargı bağımsızlığını sağlamak. Bir siyasi partinin genel başkanı Cumhurbaşkanı’na hakaretten gözaltına alınıyor. Ondan bir sonuç çıkmıyor, Kayseri olaylarından tutuklanıyor. En önemlisi yargı bağımsızlığını sağlamak lazım. İktidar, FETÖ’den almış olduğu taktikle yargıyı terör unsuru olarak kullanıyor. Yargıda bir terör var. Yargı terörüyle bütün muhalefet susturmaya çalışılıyor. Hatırlayın 2013-2014 yaşanan Ergenekon ve balyoz olaylarını. Bu olanlar o durumların devamı gibi gözüküyor. Balyoz’da, Ergenekon’da hem siyasileri hem gazetecileri hem askerleri tasfiye etmişlerdi. Aynı şekilde şimdi Ergenekon’un ve Balyoz’un yeni dalgalarıyla ülke susturulmaya çalışılıyor.

Onurcan Kurtay: Uluslararası siyaset açısından bir sorumuz olacak. ABD’de seçimi önceki başkanlardan Donald Trump kazandı. Bu durumda Ortadoğu’yu ve Türkiye’yi nasıl bir süreç bekliyor? Sizce bu yeni dönemde Türkiye-ABD ilişkileri nasıl şekillenecek? Süreç konusunda düşünceleriniz nelerdir?
Veli Ağbaba: Şimdi Trump kazanınca sanki Recep Tayyip Erdoğan kazanmış gibi bayram havası esti Türkiye’de. Tabi iki yüzlü bir siyaset. Bir taraftan Gazze’ye ağlayacaksınız. Bir taraftan da Gazze’nin yok edilmesini sağlayan İsrail’e büyük bir destek veren, şimdi de Gazze’yi boşaltarak tatil bölgesi yapan anlayışa sevinmek hakikatten iki yüzlü bir siyaset. Tabi Trump ile Tayyip Erdoğan’ın yaptığı siyaset birbirine benziyor. Hukuku tanımamaya çalışıyor. Yargı bağımsızlığını yok etmeye çalışıyor. Bugün ‘evet’ dediğine yarın ‘hayır’ diyor. Bizimkiler tabi Trump’un seçilmesinden çok memnun. Ama Trump’ın ülkesinin en büyük kırmızı çizgisi İsrail meselesi. ABD, İsrail’in Kudüs’ü başkent yapmasını tanıdı. İsrail, Arap ülkeleriyle İbrahim Anlaşması’nı yaptı. Bizimki çok karşı çıktı. İbrahim Anlaşması ve Kudüs’ün başkent yapılmasına. Şimdi de İsrail’e en büyük desteği veren taraf oldular. Binyamin Netenyahu ABD’ye gittiği zaman Trump’un damadının evinde kalıyor. İki yüzlü bir siyaset var. Maalesef özellikle 2011’den sonra Suriye ve İsrail meselesinde siyaset olarak büyük bir zig zag’lar yaşıyoruz. Kaşıkçı cinayetinden dolayı diziler yapıldı, kitaplar yazıldı. Suudi Arabistan ile ilişkiyi kestiler. Sonra Suudi Arabistan ile barışmak için birçok şey yaptılar. Birleşik Arap Emirlikleri ile de aynı... Yakında İsrail ile barışmak için de uğraşırlarsa kimse şaşırmasın. Suriye’deki mesele de aynı. Ülke maalesef dış politika anlamında git geller ve zig zaglar ile yönetilmeye çalışılan bir ülke pozisyonunda.
FUKARANIN UMUDU KPSS’YDİ

Onurcan Kurtay: İsrail-Filistin gerilimi ve Gazze’deki durum konusunda Türkiye’nin tutumunu yeterli buluyor musunuz? Sizce Türkiye, bölgedeki barış sürecine nasıl daha etkin katkı sağlayabilir?
Veli Ağbaba: Bir taraftan İsrail ile ticareti yasaklayıp, diğer taraftan el atından ticarete devam ediliyor; giden gelen gemiler devam ediyor. İsrail’e karşı yapılan en büyük tedbir kola ve kahve şirketlerini yasaklamak oldu. Ben daha önce de söyledim. AK Parti’ye helal olsun. Bu kahve şirketi yasaklanınca; ABD’nin de Netenyahu’nun da dizleri titredi. Tam bir komedi. İç politikaya yönelik hareketler bunlar. İç politikaya burada ağlıyorlar ama diğer taraftan İsrailli askerlere içlik gönderiyorlar. Kudüs’ün etrafındaki, Mescid-i Aksa’nın etrafındaki tel örgü Türkiye’de üretiliyor ve gönderiliyor. İki yüzlü bir siyaset.

Onurcan Kurtay: Suriye ile olan ilişkilerde, özellikle Cumhuriyet Halk Partisi’nin Sayın Kemal Kılıçdaroğlu döneminde de defalarca belirttiği normalleşme ve ortak bir dil kurulması konusunda çeşitli ifadeleri vardı. Suriye ile bu normalleşme sürecinde Türkiye’nin özellikle Suriye’de askeri varlığını sürdürmesi ya da genişletmesi, Türkiye’nin uzun vadede politikalarına uygun mudur değil midir?
Veli Ağbaba: Mesele biraz karmaşık bir hal aldı. Daha Suriye’de ne olacağı belli değil. Nasıl bir yönetim olacağını kimse bilmiyor. Oradaki iç karışıklık devam ediyor. Bir taraftan Dürziler özerklik ilan ediyor diğer taraftan Kürt meselesi var. Bizi ilgilendiren en önemli meselelerden biri Kürt meselesi. Orada nasıl ilerlenecek? Abdullah Öcalan ile olan pazarlık nereye gidecek? Öcalan PKK’ya ‘silah bırakın’ deyince Türkiye orada nasıl ilerleyecek? bunlar karmakarışık ve belirsiz konular. Her zamanki gibi Öcalan’la 1 yıldır görüşüyorlar. Anlaşılıyor ki arada bir pazarlık yaşanıyor. Ama kamuoyunun bir haberi yok. Kamuoyunun haberi olmadan 2013’te yaşadığımız, milletin kabul etmeyeceği bir çözüm önerisi sunmazlar inşallah. Türkiye bunu ikinci kez kaldıramaz. Tabi Türkiye’nin askeri varlığının orada bulunması doğru. Suriye’nin o karmaşık yapısı hala devam ediyor. Devlet yönetimi de yok. İzleyip bakmak gerekiyor.

Onurcan Kurtay: Son dönemde rejim değişikliği ve eksen kayması olarak yorumlanan yeni anayasa tartışmalarına nasıl bakıyorsunuz? Sizce mevcut anayasada değişiklik yapılması gereken en kritik maddeler hangileri? Muhalefet olarak bu sürece nasıl dahil olacaksınız?
Veli Ağbaba: Anayasayı uygulamayan bir iktidar ile anayasa masasına oturmayız. Anayasayı uygulamayan adeta Anayasa Mahkemesi’ne darbe yapan, yargı kararlarını tanımayan bir iktidar ile anayasa masasına oturulmaz.
Onurcan Kurtay: Türkiye’nin en önemli özelliklerinden bir tanesi genç nüfusunun olması. Gençlerin umutsuzluğu ve beyin göçü konusu hakkında ne düşünüyorsunuz? Türkiye’de gençleri geleceğe dair umutlandırmak için ne tür somut politikalar geliştirilmelidir? Sizin düşünceleriniz nelerdir?
Veli Ağbaba: Türkiye’de gençlerin en büyük meselesi liyakat meselesi. Hükümetin söz verip vazgeçtiği mülakat meselesi. AK Partili, MHP’li CHP’li tüm gençlerin de güveni yok. Yani dayın yoksa kamuda görev alamıyorsun. Dayın yoksa kamuda işe giremiyorsun. Bu meseleyi çözmek gerekiyor. KPSS, Bülent Ecevit’in ülkeye getirdiği en büyük iyiliklerden birisidir. Fakirin, fukaranın, yoksulun en büyük torpili KPSS’di. Bu yok edildi. Şimdi mülakat getirildi. Bunu baştan kaldırmak lazım. Gençlere umut sağlayacak demokrasi ve özgürlüktür. Siz bir tweet attı diye gençleri tutukluyorsanız, tweet attı diye insanların özgürlüğünü yok ediyorsanız, üniversitelerin bağımsızlığını yok ediyorsanız gençler burada kalmaz. Gençlerin %76’sı, sanırım rakam buydu, fırsat bulduğu anda yurt dışına çıkmak istiyor. Bu durumu ortadan kaldıracak işler yapmak gerekiyor.
İLK SEÇİMDE TÜRKİYE ÖZGÜR OLACAK
Onurcan Kurtay: Muhalefet partileri arasında iş birliği süreci nasıl ilerliyor? Gelecek seçimler için muhalefetin ortak bir strateji belirleme şansı var mı? Muhtemel bir erken seçimde Cumhurbaşkanlığı konusunda Çatı Aday desteği noktasında yeni bir ittifak modeli mümkün mü?
Veli Ağbaba: Biz bu Türkiye İttifakı meselesinin yerel seçimlerde başarılı olduğunu gördük. Aynı şekilde toplumun tüm kesimlerini kucaklayan anlayışla devam ediyoruz. Tabi ki muhalefet partileriyle oturup bir araya geliyoruz. En son kayyım meselesinde hep beraber bir kanun teklifi verildi biliyorsunuz. İstişareler devam ediyor. Ama bu süreçte muhalefeti kucaklayacak, onların da sesi olacak bir siyaseti izleyeceğiz. Cumhurbaşkanı adayını belirledikten sonra, cumhurbaşkanı adayımız diğer siyasi partilerle görüşecek. 31 Mart bizim için iyi bir örnek ve biz bu iyi örneği sürdüreceğiz.
Onurcan Kurtay: Son soru olarak yurttaşlarımıza, gerek Cumhuriyet Halk Partisi’nin kendi vizyonu gerekse önemli bir milletvekili olarak sizden umut vaat edici bir görüş aktarmak isteriz. Sizin gelecek vizyonu hakkında Türkiye’deki vatandaşlarımıza önerileriniz ve bu konuda mesajlarınız nelerdir?
Veli Ağbaba: Bize inanlara son olarak söyleyeceğimiz şu: Her türlü baskıya sindirmeye rağmen hala anketlerde Türkiye’nin birinci partisiyiz. Biz muhalefet partisi değiliz, şu an Türkiye’nin birinci partisiyiz. Hem yerel seçimlerde aldığımız oy itibariyle hem de tüm anketlerde, özellikle son yapılan anketlerde, %5,5 civarında AK Parti’nin oylarının önündeyiz. Adayımız Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanıyor. Hiç merak etmesinler. Yapılacak ilk erken seçimde Türkiye’de tekrar herkesin özgür olduğu, herkesin mutlu olduğu bir Türkiye’yi yaratacağız. Hiç merak edilmesin.