İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Silivri Cezaevi’nde tutulduğu süre zarfında hakkında hazırlanan iddianameye ilk kez yanıt vererek dikkat çekici açıklamalarda bulundu. Kendisi hakkında 2 bin 352 yıla kadar hapis cezası talep edilen bu iddianamenin, siyasi bir kumpasla oluşturulduğunu ifade eden İmamoğlu, bu durumu oldukça sert bir dille eleştirdi. “Alnımız ak, başımız dik! Milletin karşısında çıkamayacağımız hiçbir şey yok!” diyerek söylemine başlayan İmamoğlu, uzun zamandır süren hukuki süreci ve bunun getirdiği sonuçları halka duyurmaktan çekinmedi. Sözlerini, “Bugün burada atılan her adımın, dünden gelen yolsuzluk ve rüşvet iddialarının yanı sıra Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisi olan CHP’yi de hedef aldığını” belirterek sürdürdü. Bu tür bir yaklaşımın yanlı ve kasıtlı olarak yürütüldüğüne dikkat çeken İmamoğlu, kendisine ait olan siyasi geçmişinin ve kamu hizmetlerinin göz ardı edildiğini vurguladı.
İddianameye Yönelik Sert Eleştiriler
İmamoğlu, gerçekleştirdiği basın toplantısında, 237 gün gibi uzun bir süre içinde akıl almaz bir iddianamenin hazırlanmasının, aslında siyasi baskı ve manipülasyonun bir göstergesi olduğunu ifade etti. “Bu iddianame, gerçekle herhangi bir bağ kurma amacı taşımıyor. Tamamen iftiralardan ve yalanlardan oluşuyor.” diyerek iddianamenin içindeki suçlamaları çürütmeye çalıştı. İmamoğlu, ayrıca duruşmaların canlı yayınlanması gerektiğini vurgulayarak, “Duruşmaları canlı yayınlayın, herkes bu yalanları ve iftiraları görebilsin!” dedi. Bu bağlamda, iddianamenin amacı bakımından toplumda şüphe uyandırma isteğinin açıkça ifade edildiğini kaydeden İmamoğlu, “Baskı ve tehdit yoluyla yazılan metinlerin, yargı süreçlerine taraf olma nihai amacının peşinde koştuğunu” belirtti. Beraberinde, bu hukuksuz sözleşmelerin arkasındaki güçleri sorgulamak gerektiğini ifade etti. “Hukuksuz bir soruşturmayı yürütenler mi suçlu, yoksa biz mi?” sorusu ile topluma seslendi ve bu durumun ne denli önemli olduğunu vurguladı.
Halkın Temsilcilerine Çağrı
İmamoğlu’nun açıklamalarında özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne önemli bir çağrı yapılarak, halkın temsilcilerinin bu konu ile ilgili harekete geçmeleri istendi. Meclis’in, adaletin sağlanması açısından harekete geçmesi gerektiğine inandığını belirten İmamoğlu, “Milletin temsilcileri, milletin geleceğini ilgilendiren bu yargı sürecini milletten gizlemesin!” diyerek bu süreçle ilgili şeffaflık talep etti. Şu anda temsilcilerin elinde önemli bir fırsat olduğunu ifade eden İmamoğlu, bu durumu düzeltmenin ve halkın gerçekleri bilmesini sağlamanın bir yolunu bulmalarını istedi. Özellikle kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda milletin bilgilendirilmesi ve gerçeklerin ortaya konulması gerektiğini dile getirdi. Bu süreçte duruşmaların televizyon kanallarında yayınlanmasının, kamuoyu nezdinde büyük bir öneme sahip olduğunu düşündüğünü vurguladı ve bu konudaki kaygılarını paylaştı.
Hukuku Koruma Hakkı ve Kendi İddiaları
İmamoğlu, açıklamalarının sonunda, Türkiye'deki mevcut siyasi iklimde adaletin sağlanmasının bir zorunluluk olduğunun altını çizdi. Kendisi gibi birçok insanın hukuk önünde eşit muamele görmek için mücadele etmesi gerektiğini ifade eden İmamoğlu, “Bizim bu aziz millete hesabını veremeyeceğimiz hiçbir şey yok!” diyerek, siyasi geçmişine ve kamu hizmetine olan inançlarını ve duruşlarını pekiştirdi. Bu noktada, iddianamenin getirdiği belirsizliklerin ve tartışmaların, toplumsal huzuru ciddi manada etkilediğini belirterek, adaletin tecelli etmesi adına gereken adımların ivedilikle atılmasını isteyen İmamoğlu, sözlerini burada noktaladı. Kendisi için bu sürecin sadece kişisel bir mücadele değil, aynı zamanda tüm Türkiye için önemli bir adalet mücadelesi olduğunu ifade etti. İmamoğlu’nun sözleri, Türkiye’deki siyasi atmosferde pek çok kişiyi etkileyecek ve toplumda yankı bulacak önemli bir gündem maddesi oluşturuyor.
